23 Nisan 2023 Pazar

1899

1899
Dizi
Almanya / 2022

”Beyin göklerden daha uçsuz bucaksızdır. Yan yana koyacak olsak, biri diğerini kolayca içine alır, hatta bir de seni. Beyin, denizlerden daha derindir. İki maviliği karşılaştırsak, biri diğerini içine çekebilir. Süngerin çektiği bir kova su gibi.”

1899 felsefefi bir anafor. Gerçeklerden bihaber olduğumuzu, sadece görmek istediklerimizi gördüğümüzü ve zihnimizin kısıtlamalarına hapsolduğumuzu yüzümüze haykıran bir mesaj. Yapmamız gerekenin; bakış açımızı değiştirmemiz gerektiği reçetesini veren bir imla.

Ne ki Platon’un Mağara Alegorisinden bahsederken Daniel durumu Maura’ya ve veya bize şöyle tasdikler: ”Duvara yansıyan gölgeleri izleyip gerçek olduklarını düşünüyorsun, ama geriye dönüp baksan, o gölgeleri yaratan şeyleri, asıl gerçek olan şeyleri göreceksin. Unuttun. Neyin gerçek olduğunu unuttun. Hatırlamak zorundasın. Uyanmak zorundasın, yoksa uğrunda uyanacak bir şey kalmayacak ve bilincin sonsuza dek buraya hapsolacak.” 

1899 bu mülahazaların eşliğinde tahmin edileceği üzere metaforlarla dolu bir toprak, ayağı yere basmayan. Zira finalini aşağıdaki bir yığın soruyu kucağımıza bırakarak yapıyor !
Tanrı gerçekliğimizin yaratıcısı değil mi? O halde gerçek olan dünya, Tanrı’nın yaşadığı dünyadır. Biz de onun oyuncak evindeyiz. Hem Tanrı’yı kim yarattı? Bu sonsuza kadar uzayıp gitmiyor mu? Burası da bir anlamda oyuncak bir ev.

Bunun nedeni; duygusal olmaları mı, yoksa kader denilen şeyin insanın yakasını bırakmaması mı? Zayıf olan duygularına yenilen insanlık mı, yoksa ne yaparsan yap aynı sonu yaşamaya mahkum olan bir yaşam döngüsü mü? İnsanı insan yapan duygularından arınmak, insanlığın sonunu da değiştirebilir mi? Duygular varlığıyla insanları güçlü mü yapıyor, yoksa sadece zihni bulandıran düşüncelerden ibaret mi?

1899 içimizdeki kırıklara ayna tutan bir dizi. Yapışmaya veya yapı(la)ştırmaya davet eden belki de hapseden bir manifesto.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder