3 Aralık 2023 Pazar

İnşallah Erkek Olur

İnşallah erkek olur 

Amjad Al Rasheed
Ürdün, Fransa, Suudi Arabistan
2023


O coğrafyanın kronik dişil enerji sorununun ifşası.. Kocasının ölümü ile metamorfoz geçiren ve yakınlarından sürekli hem sözsel hem görsel taciz gören kadının trajedisi. İzlerken yaşadığımız toplumla da bağlantı kurmuyor değiliz. Ne ki saplantılar ve tabular da inançlar gibi miras kalıyor veya bulaşıyor nesilden nesile, bölgeden bölgeye..

Amjad Al Rasheed'in bu ilk uzun metrajı, Eleştirmenler Haftası bölümünde prömiyerini yaptığı Cannes'da gösterilen Ürdün yapımı ilk film oldu ve ülkenin Oscar adayı olarak ilan edildi. Filmin başkahramanı Nawal’ın kocası aniden ölür. Kızının geleceğini düşünürken evlerini de kurtarmak isteyen Nawal, itirazlara rağmen kocasının mirasını talep eder. Ancak erkek çocuk sahibi olmanın her şeyi değiştirdiği bu toplumda mücadelesi git gide zorlaşan genç kadın, korkularıyla yüzleşmekle kalmayıp kendi ahlaki duruşunu da sorgulamak zorunda kalacaktır. "Kadınlarla dolu bir ailede geçti çocukluğum. Bu yüzden de daha küçükken bu kadınların nasıl bir baskı altında olduklarını ve bu davranış şeklini normalleştirdiklerini anladım. İnşallah Erkek Olur'un senaryosunu yazarken hayatını ailesine adamış, sonunda kendine bile yabancılaşmasına yol açan bir adamla evli yakın bir akrabamızdan esinlendim." diyor.

Film izlenmeye değer. Dram veya acı bedeni beslemek için değil ders almak için !

10 Kasım 2023 Cuma

Kara Kafa

KARA KAFA
1979


Kara Kafa, 1961 yılında Almanya ve Türkiye arasında imzalanan İşgücü Anlaşması ile başlayan, emek gücü olarak tanımlanmış insanların hükümet tarafından araçsallaştırıldığı ve hâlen yazılmaya devam eden milyonlarca göç hikâyesinden birini anlatıyor. İşçi sıfatıyla gidip insan kalmaya uğraşan, misafir diye gittikleri yere yerleşmeye çalışan insanların zorlu, acılı dönüşüm hikâyeleri. Fakat Kara Kafa (1979) bildiğiniz “Almancı” filmlerinden değil. En azından öyle başlasa da bir süre sonra ajit-prop tarzında kadın hareketinden işçi mücadelesine, politik, protest, kendinden başka hiçbir filme benzemeyen, duygusu da sözü kadar büyük bir filme evriliyor.


32 Yıl Sonra !
Aslında Korhan Yurtsever hem teknik üstünlüğü hem de sansürden muaf propagandasıyla Türkiye’de o zamanlar kimsenin çekemediği filmi çekmiş. Ama işte sinemacının hayatı sinemaya dâhil. Cafer gibi Korhan’ın da bir “Almancı” hikâyesi var Kara Kafa yüzünden. Yönetmene Berlinale’de gösterimini yaptığı Fırat’ın Cinleri’nin (1977) ardından Berlin’in o dönemki belediye başkanı Almanya’daki Türkiyeli işçiler üzerine bir film çekmesini teklif eder. Yurtsever bu teklifi kabul eder ve sansüre takılmaz düşüncesiyle senaryoyu Türkiye’deki kurula sunmadan filmini çeker. Fakat Türkiye’deki sansürün kolu kendi topraklarıyla sınırlı değildir. Ne zamanki gösterim için onay alamadığı filmi kapalı bir izleyiciye göstermek ister, kıyamet o zaman kopar. Alman yetkililerin övüp onayladığı film Türkiye’de “dost bir ülkeyi kötü gösterme” gerekçesiyle ânında sansürlenir. Üstelik bu özel gösterimde yönetmen kurşunlanır ve filmin tek kopyası ortadan kaybolur. Böylece Yurtsever, film çekmek için geldiği Almanya’da sürgün hayatı yaşamak zorunda kalır, yıllarca ülkesine dönemez. 

Velhasılı Kara Kafa’nın dünya prömiyeri yapımından ancak 32 yıl sonra 2011’de, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde gerçekleşti..
O yılların sosyal hayatına, davaya, şuura ve duruşa dair yolculuk yapmak isteyene protest bir davetiye. Sosyalist yaftalaması sahiplerine değil !

Ayrılma Kararı

AYRILMA KARARI 
2022
G. Kore
Park Chan Wook

 Chan-wook sineması her zamanki gibi sınırlarda, uçurumun kenarında, aşırılıkların peşinde. Bu sefer duygusal ve grafik bir aşırılığa eşlik eden görsel bir taşma hali var; denerken yanılan, yanılırken yeniden doğan. Kandırılan, felakete sürüklenen dedektifle, ölen ve öldüren femme-fatale’in birbirlerinin sonsuz imge ve versiyonlarıyla -ama hep bir aracıyla, bir gecikme içinden- konuştuğu, zamanda değil mekânda buluşabildikleri, buruk ve “çevrilememiş” bir aşkın hikâyesi..
Ağır bir bulmaca. Kime göze de sağır !

3 Kasım 2023 Cuma

Hizmetçi

Handmaiden
Güney Kore
2016
Park Chan Wook

Zekice yazılmış senaryo. Tahmin edilemez hem sarsıcı hem yaratıcı bir yapıt. İşkencenin de erotizmin de estetikçesi. Ayrıntıların aynasında farklı bir seyir. Üç bölümden oluşan sanatsal bir kuşatma. Fondaki müzikler karakterleri ve izleyenleri saran meltem. Aşka ve intikama dair şık bir ittifak. Seyredene armağan; Park Chan dan.

Umudun Dili

Persian Lessons 
Almanya
2020
Vadim Perelman

Hiç eskimeyecek bir konu ; Yahudi Soykırımı ve nazi faşizmi. Bu sefer faraza değil gerçek bir hikayeden. Zulmün, umutsuzluğun bağrında yaşama tutunmanın ne olduğuna ve kararlılıkla karanlıkları aydınlatma azmine dair güçlü bir yaşanmışlık. 

Hayatta kalabilmek için tek bir kelimeden filolojiye yolculuk. İdeali doğrultusunda çok yabancı (!)  bir dili öğrenen zalim ve mazlumun trajedesi. İnsanların sınırı olduğuna ne ki insanın sınırı olmadığına dair sıkı bir muhasebe. Bu film sonunda zaferin Sovyetler tarafından kazanıldığını itiraf edemese de izlenilmeli. 'Baba' kelimesinin hakkını veren bir hatıra hatrına !


11 Ekim 2023 Çarşamba

KUTSAL ÖRÜMCEK

Holy Spider
Mukaddes Ankebut
Kutsal Örümcek

2022
İran
Ali Abbasi


Ülkenin kardiyografisini çekmiş Ali Abbasi. Erkek egemen toplumun kadını insan dışı bir mal gibi görmesinin ve aşağılamasının itirafı çıkmış ! Ve veya devletin yer altı dünyasına havale ettiği tahsilatla özgürlükten korktuğunun itirafı..

Kutsal Örümcek” farklı bir seri katil hikayesinden çok, kadını yok sayan, sapkın ve bağnaz bir toplumun bilinç altında yatan seri katilliğinin ifşası. Metazori idamın ecza olmadığı bir teşhis. Tedavisi mi ? Taburcu olmak isteyen kim ?



9 Ekim 2023 Pazartesi

VECİDE

VECİDE
Suudi Arabistan
2012
Yönetmen: Hayfa el Mansur 

 Özgürlüğün bloke edildiği bir coğrafyada varoluş mücadelesini verenlerin öyküsüdür Vecide. Direnişin ve inancın göstergesidir.

 Tabuları yıkarcasına eleştiren ve tabii olanla eşleştiren küçük bir kızın g'özünden seyir ediyoruz bu mikyası. Yani topluma aykırı bir sesin veya hem sosyokültürel hem de politik dayatmalara karşı duruşun adı olan Vecideyi.

 Erkek egemen bir ülkeyi ve tüm baskılarını cılız ama vakur bir sırtta taşıtıp önümüze bırakıyor Hayfa el Mansur. Toplumun gittiği yönün tersine yüzdürüyor bizi masum bir kızın kulaçlarıyla. Devrimin nakaratına eşlik ettiriyor en radikal coğrafyada.

 Bu film özgürlüğe açılan bir kapıdan geçmek isteyenlere...

8 Ekim 2023 Pazar

Kuzu

Lamb
2021
İzlanda
Yönetmen: Valdimar Johannson


Yahya ertesi gün İsa'nın kendisine doğru geldiğini görünce şöyle dedi: “İşte, dünyanın günahını ortadan kaldıran Tanrı Kuzusu!
Yuhanna /29


Kendine özgü bir dili var Kuzu nun. Coğrafyayı bir şiiri okur gibi okuyor ve okutuyor yönetmen. Sekanslar öyle doğal ve kadrajlar o kadar sanatsal ki filmin daha da yavaşlamasını talep ediyor fotoğrafik gözler. Konu ayrı bir motif. Dinsel imgelerle bezenmiş hem üçlü hem de güçlü bir kadrosu var kompozisyonun. Gizli bir özne gibi yas var filmin içinde. İntikam, kibir ve şüphelerle örülü bir network. Ne ki kuzu aslında kefarettir. Yaradan bizden sevdiklerimizi alarak bizi sınar. Bu bir kurbandır. Ne ki mesele kuzuyu değil 'ben' olanı kurban etmektir. Yani bize ait olmayanın elinden tutmamaktır. Bize ait olmayanı yaradana sunmamaktır bir yerde !

Mesih bir noel arifesinde tanrı kuzusu olarak dünyaya gelir.. Ve dünya nimetleri (Pan) İsa Mesih i elinden tutup götürür..

Filmden bir diyalog:
-Ne şimdi bu ?
-Mutluluk


Özgün bir mutlulukla hem dem olmak isteyenlere . . .


Deccal

Antichrist
2009
Lars Von Trier
Danimarka

Trier yine alt metinde metaforik bir iz bırakıyor bilinçaltımıza. Hem dini hem de felsefik katmanlarla donattığı eserini Tarkovsky e addetmekle en iyi filmi olduğunu işaret ediyor. Ters giydirilen ayakkabılar, mavi çiçekler, 3 dilenci (yas, acı ve umutsuzluk) ünlemesi, köprüden geçmenin sembolik olarak bilinçaltını muadil edimi, hristiyan mitleri, paranoyalar, Freudyen göndermeler, 3 hayvan 3 dilenci totemlerinin baba, oğul ve kutsal ruh üçlüsüne intibakı ve veya mitolojik histerilerin deklarasyonu, Adem ve Havva' nın yasak meyveden önce yaşadıkları Eden Garden simgesini, piramitin üstünden iblis empatisini, kısacası sayısız metaforla donatılmış bir başyapıt bu. 

Başlangıç Alman besteci George Frideric Handel’ in ünlü aryası filmin bir itirafı, itirazı veya intizarı belki de..? 
"..bırak da ağlayayım
zalim kaderim
ve özgürlüğüm için iç çekeyim
hüzün kırsın zincirlerini ızdırabımın
merhamet aşkına..."



15 Eylül 2023 Cuma

KAYIP KIZ

KAYIP KIZ
2014
ABD
David Fincher 
Gerilim 


Evliliğin psikopatolojisi. Bilinçaltının, intikamın, hırsın ve zekanın orta vadeli kolektif yatırımı. Eril ve dişil karakterlerce inşa edilen bu müessesenin, eşiğini nerede veya nereye konması gerektiğini ünleyen bir film. İzleyeni taraf tutmanın saf değiştiren tarafına iten dürtü. Empatinin sınfta kalmış hali. Kültürün tahsilatı, egoizmden. Kâh ders alana kâh ters bir öğrenim..
Sahi, yuvayı diş kuş mu yapar ?

14 Eylül 2023 Perşembe

LEYLA NIN KARDEŞLERİ

LEYLA NIN KARDEŞLERİ
İran 
2022
Dram
Saeed Roustayi 

Ülkesinin biyografisini çekmiş yönetmen. Leyla'nın Kardeşleri, kendi gerçekleri ile yüzleşmek yerine kaçmayı tercih eden toplumun fotoğrafı..

İnancın ve reel hayatın arasına sıkışmış yani 'nasıl düşüneceği değil ne düşüneceği' öğretilen halkın panoramasıdır bu. Dişinin özgürlüğünü ve direnişini yok sayan bir itirafın tercümesidir Leyla nın Kardeşleri. Kendini vezir sanan ataerkil piyonların dansı.

Aslında Ali Rıza nın serzenişi;
"Buna inanmayabilirsin ama güzel şeylerin olmasından bile korkuyorum. Herşey yolunda giderken kötü bir şey olacak diye korkuyorum. Meryem i bile çok iyi çok güzel bir kız olduğu için elimde tutamadım. Kusurları sevmiyorum mükemmellik beni korkutuyor. Nasıl iş bu ? Mutlu olmaktan bile korkuyorum."
Ve Leyla nın cevabı;
"Nasıl düşüneceğin değil ne düşüneceğin öğretildi sana/bize !" filmin ezcümlesidir.

Keşkelerin ve meğerlerin içinde yaşayanların, kurtuluşu sürekli başkasında görenlerin göçük altından çıkamayacaklarını haykıran bir film bu.
Bir veciz ayna. Bakmaya cesareti olanlara..






10 Eylül 2023 Pazar

THE IDIOTS

GERİZEKALILAR/APTALLAR 
1998
Danimarka
Kara Komedi 
LARS VON TRIER

“Farklılığıyla ötekileştirilenlerin bir başkasına ötekiyi deneyimletmesi kadar, önce kendine de ‘ötekiyi’ yaşatabilmek ne kadar da özgürleştirici bir deneyimdir!”


Film salt akıl ve ötekinini arasında bir hendeseden ibaret. Aklı matah bir şey sananları zanları ile muhasebeye sevk eden tutulma. Yenilgisini erteleyenlere gönderme. İçimizin resmi. Ötekinin işimizden etmemesi için içselleştirilmiş bir susma vaziyeti..

Heidegger şöyle demektedir: “İnsanın günlük yaşam olanakları ötekilerin koyduğu ölçülerce yönetilir. Bu ‘ötekiler’ belirli ötekiler değildir. Her öteki bütün ötekilerin yerine geçebilir.
Besim Dellaloğlu ise: Ötekilerin kimliği, ne bu ne de şu kimse, ne insanın kendisi ne bazı kimseler ne de hepsinin toplamıdır. Onların kimliği “kimsesizlik” ya da “herkestir”. der. 

Ezcümle filmdeki grubun yaptığı eylem "akıllı" ları rahatsız ediyor çünkü "IDIOTS" lar akıllılar gibi davranmamış, topluma ve sözleşmesine yani davranışlarını akla göre düzenleyenlere ihanet etmişlerdir.

Hem biçimsel hem de içsel olarak izleyeni ısıran bir porno ile yüzümüze ayna tutan Lars Von Trier; "Düşündüğünüzden çok daha aptalsınız. Bu; aptallar hakkında, aptallar için ve aptallar tarafından yapılan bir film." diyor. Hayatın amacı mutluluk ise aptal olmaktan başka çare yok belki de ?




9 Eylül 2023 Cumartesi

BURNING

ŞÜPHE
2018
Güney Kore


Yalnızlığın ateşi bu. Yandı mı sönmek bilmeyen. Ve ağır ağır kaybolmanın ateşi. Film tam da burada başlıyor ve bitmiyor. Zira sizi dışarıya çık(a)madığınız bir mağarada, alegorinin ortasında bırakıyor. Soyut ve somut lekeler zihni meşgul ederken ruhun da sürekli ve yavaş yavaş boğazını sıkıyor. Ve kendimizi içinden çıkılmaz bir paranoyanın veya şüpheler cumhuriyetinin içinde buluyoruz. Seyrettiğimiz tüm mahkemelerde hakim de biz oluyoruz mahkum da biz.
Film, sonunda üç karakterin içinden şüpheyi heceleyerek gösteriyor bize. Tek pencereden.

4 Eylül 2023 Pazartesi

PERSONA

MASKE
Yönetmen: İngmar Bergman
Yapım: İsveç
Yapım Yılı: 1966

Carl Gustav Jung un 4 arketipinden birincisidir persona/maske. Persona topluma karşı taktığımız maskedir. Kabul edilmek veya dışlanmamak için takıp çıkardıklarımızdır personalarımız. Film tam da buradan, bilinç ve bilinçsizlik arasındaki bölgemizden giriş yapıyor ve sarsıyor iz süreni. Ne ki karanlığı, ünleyen sahneleri, marjinal imgelemleri ve temasi diyaloğu ile içimize soru işaretlerini bir çapa gibi bırakmakta sakınca görmeden ilerliyor. Zira her basamakta yüzleşiyoruz içimizdeki yüzlerle, personalarımızla. 
Persona salt bir film değil. Kült ve kadim bir ders. Klasik bir anlatıdan çok farklı; varoluşsal sorunlara eğilen, izleyiciyi gerçek ve gerçek olmayanın arasındaki ince bir çizgide ağırlayan ağır bir başyapıt. 

Kendimizle yüzleşmek mi, kucaklaşmak mı yoksa susup sessizliğe mi bürünmek? Sessizlik de aslında bir maske değil midir? Perdeleri kapatıp sessizliğin sığınağına dönmek bir kaçış değil midir? Yoksa şimdiye kadar inandığımız gerçeklik mi bizi yoldan çıkaran? Bir bir şahit mi oluyoruz sığınaklarımızın veya bunkerlerimizin defolu oluşuna ? Sahteyi gerçekten ne zaman ayıracağız? Personalarımızla mı geldik yoksa burada mı edindik bu edimi? 

Gerilimli bir karmaşa bu film. Ve kafasında bir yığın soruyla filme başlayana yaşatılan bir algı kırılması.. Filmin yani hayatın içindeki hiçbir detayın tesadüfi olmaması..

3 Eylül 2023 Pazar

CORSAGE

KORSE
2022
Biyografi
Dram/Tarih


1877 Avusturya İmparatoriçesi Elisabeth’in 40. doğum günü kutlamalarını dönüm noktası alarak sonunda zincirlerini kırmaya niyetlenen, bilgiye ve yaşama aç bir kadının isyanını seyrediyoruz.. Kırılgan olduğu kadar öfkeli, narin ama dişli bir İmparatoriçe bu. Nihayetinde kadın ve bir anne ! Bedenin bir savaş alanı olduğunu ve metazori takılan maskelerin saray ahalisini bulandığı ama bularken bunalttığını itiraf eden bir anne. Korse, içinde kalabalıkların ikame ettiği sıkı bir metafor..

1 Eylül 2023 Cuma

THE CELEBRATION

ŞÖLEN / FESTEN

1998
Dram/ Komedi
Danimarka

Vinterberg tarafından dogme95 (çekimler elde , 35mm. , renkli, filtre kullanılmamalı, stüdyo dışında olmalı v.s) kuralları dahilinde çekilen ilk filmdir Şölen.

60. yaş günü için toplanan bir burjuva ailesinin gösterişli ziyafeti şölen masasında açıklanan aile sırrıyla rezalete dönüşür. “Biz sorunlarımızı, istismarlarımızı ve zaaflarımızı en güzel şekilde halı altı ederiz” fikrinin Danimarka için de uygulanabileceğini gösteren Festen/Şölen vurdumduymazlık, ırkçılık ve faşizmin günlük insan ilişkilerinde nasıl yayıldığını gösteren muhasebetik bir yapıt veya bir itiraf. 


DETACHMENT

Kopma
2011
Dram


Fransız filozof Albert Camus un "Ve hayatımda aynı anda hiç böylesine kendimden kopmuş ve bir o kadar da kendimde hissetmemiştim." sözü ile giriyoruz Kopma nın metruk alanına. Bu söz filmin kısa, net ve çarpıcı bir özeti aslında.


Sonra Henry (Adrien Brody) karşılıyor bizi; "Öğretmenlerin bir farklılık yaratabileceğine inanıyorum. Bu dünyanın zorluklarını anlamamıza yardım edecek ve bize yol gösterecek birine sahip olmanın ne kadar önemli olduğunun farkındayım" sözleri ile.. 
Ve zaman zaman Henry araya girip kopmanın ve veya kop(ar)mamanın mütercimliğini yapıyor g'özümüze bakarak. "İnsanlarda ebeveyn olmadan önce bazı şartlar aranmalı ve bu konuda onlara eğitim verilmelidir" diye ünlüyor mesela hiçbir velinin icabet etmediği veli toplantısına.  Sonra " Gençlerimize rehberlik ederek onları umutsuzluğa kapılmaktan, kendilerini değersiz hissetmekten, yanlış yola sapmaktan koruma gibi bir sorumluluğumuz var" diyor tüm insan öğretmenlere !


Kopma; konuşuyorsak iyi anlamak, düşünüyorsak iyi  bilmek ve yaşıyorsak tüm duyguları iyi tanımak zorundayız diyor izleyiciye veya kopmadan iz sürmek isteyene.

27 Temmuz 2023 Perşembe

IN THE MOOD FOR LOVE

AŞK ZAMANI
2000
8.2/10
Dram/Romantik

In the Mood For Love filmden öte bir şiir. Kâh sıcaktan üşüten kâh soğuktan terleten bir şiir.
Her şeyi ve herkesi geride bırakan bir son söz. En  önce geleceği!

Müzikleri siperden kalkan bir ceylan. İki aşığın  ayaklarına vurulan zincir. Seyir edeni de bu mahkumiyete davet eden bir çağrı. Bile isteye katıldığımız.

Ne ki uzun yürüyüş sekansları uzun uzun deriyor bizi. Başların omuzlara teslim edilişi, masal tadında hem yön ve renk kontrastları hem de ortak noktaların kucaklaşması.

Ve final; 12. yüzyılda Kral II. Suryavarman tarafından Kamboçya’da inşa edilen bir tapınak da geçiyor. Kimselere anlatamadığı aşkını tapınağa ve veya Tanrı ya arz eden bir aşık izliyoruz aynı ritim ve aynı dinginlikte.. Aşklarını susarak yaşarken bizi bu sessizliğe müptela eden bir hikâye bu. Kalbimizin yerini yadırgadığı bir incinme belki de ?

17 Temmuz 2023 Pazartesi

Siyah Venüs



Hottentot Venüsü
2010
Fransa/Belçika 

Sarah ın hikâyesi tarihin en barbar en zalim hikayelerinden biri. Fransız ihtilâli ile aynı dönemde 1789 yılında dünyaya gelen Sarah Baartman ın suçu Güney Afrika da bir kabile de doğmak, geniş kalçalara ve büyük bir cinsel organa sahip olmak. Keşfedilişi, Avrupa ya götürülüp vahşi hayvanlar gibi sergilenişi, üzerinden para ve ün kazanımı ki yetmezmiş gibi ölümünün ardından cesedinin bile sömürülmesinden kurtulamamış bir kadın. Veya beyaz(!), medeni(!) oryantalist Avrupalıların örselediği kadın. Tarihin limanına sığmayan ağır bir yük. Sağır ve dilsiz bir ayna. Seyredenlerin kaybolduğu..

İleri Avrupa ki bu zavallı kadının uzuvlarını 1974 e kadar sergilemiştir. Ta ki 2003 te Mandela'nın girişimleri sonuç vermiş ve Sarah Baartman ülkesinde toprağa verilmiştir. Kuru bir Fransız özrü ile birlikte !

Siyah Venüs ırkçılığı ve faşizmi bir kadın üzerine boca eden gerçek hikaye. Empatik muhasebeye sevk eden bir yapım. Sert bir tokat insanoğluna. S'özü yoran..

Anaokul Öğretmeni

The Kindergarten Teacher
2018
Yönetmen ve Senarist:
Sara Colangelo 

Ahirzaman şairi ve veya dahisi Jimmy nin klostrofobik hikayesi.. Aşktan ve Tanrı’dan bahseden, boyunu aşan büyük kelimelerle yazıyor şiirlerini Jimmy öte âlemden aldığı ilhamla. Daha doğrusu henüz yazmayı bilmediği için söze döküyor.. Ne ki Jimmy’nin yanında söylediklerine devamlı kulak kabartıp şiirlerini kâğıda geçirecek birinin bulunması şart. Aksi takdirde şiirleri kaybolup gitmeye mahkûm. Kim bilir nice şiirin bu nedenle heba olduğunu düşünmek kahrediyor öğretmeni Lisa’yı.  Fakat Lisa derdini ne Jimmy’nin aktris olma hayalleri kuran bakıcısına ne de ailesine vakit ayıramayacak kadar işiyle meşgul babasına anlatabiliyor. Jimmy deki istidadın  kimse farkında da değil umurunda da. Lisa bu durumu kendi üzerinden taşere etmeye çalışsa da Jimmy nin beyzbol oyuncusu olmasını şairlikten daha evla gören toplum Lisa yı aforoz eder. Lisa’nın Jimmy’ye “birkaç yıl sonra sen de benim gibi bir gölgeye dönüşeceksin” demesi itiraftan çok bir sosyolojik bir intizardır. Nihayetinde film Lisa’nın haklı çıkacağını ima eden bir sahneyle sona eriyor. Zira Lisa yanında olmayınca Jimmy “aklıma bir şiir geldi” dediğinde artık ona kulak verecek kimseyi bulamıyor ve evrensel birer imgelem olan isimler sosyal devinime bulanıyor. 
Anaokul Öğretmeni koparılmış parçaları birleştirmenin ve talep ettiğimiz uzakların peşinde. Bir de asimile olup giden kabiliyetlerin. Ağır, sert ve sarsıcı bir takip bu. İzleyene değil yaşayana !


5 Temmuz 2023 Çarşamba

Dünyanın Tüm Sabahları

Orijinal İsmi: Tous Les Matins Du Monde
Vizyon Tarihi: 18 Aralık 1991
Süre: 114dk
Tür: Dram, Müzikal, Romantik, Tarih
Yönetmen: Alain Corneau
Senarist: Alain Corneau , Pascal QuignardYapımı: 1991 - Fransa 


 Evet göz ile oynanan ama öz ile çekilen kült bir film; "Dünyanın tüm sabahları geri dönüşsüzdür !" Ne ki büyük bir pişmanlık içinde ustasının kapısını bir gün tekrar çalar talip. Ondan son bir ders daha rica eder. Hocası “İlk ders desek nasıl olur?" der. “Bu iş zordur, müzik en kısa deyişle, sözle ifade edemediklerinizi dile getirmeniz içindir." Sanatın ne'liği"nin tartışıldığı büyük bir filmdir bu, ne ki;   "Bu anlamda insana özgü değildir. Öyleyse kral için yapılmadığını da anlamış olmalısınız” diye hitabete devam eder. Ona ilk ve son dersini bir daha verir. Film de tam olarak burada başlar ve biter.. Aşka ve adanmışlığa dair güçlü bir fedakarlık dersi. İcazetnamesi her zaman ki gibi felsefenin elinden.
Bu hem ısıran hem ısıtan hem de ışıtan bir film. Filmden ötesi hatta, bir hakikat !
Kült ve kadim.

23 Nisan 2023 Pazar

PK

peekay
P.K
2014
Amir Khan 
Hindistan

Başka bir galaksiden geldik ve bizi getireni arıyoruz.. Bunun için bizden önce gelenlere sorular soruyor, onlardan kopyalar çekiyoruz. Kâh elbiseler, kâh sıfatlar, kâh apoletler ile sürüyor bu arayış. Sonra dile takılıyor; hangi dili anladığını öğrenmeye çalışıyoruz, dinlerin arasında. Olmuyor, el broşürü bastırıp arıyoruz her yerde. Bakıyoruz her dinde bir ritüel var. Demek ki uslüp bu deyip hepsini yerine getiriyoruz. Yine olmuyor. Hal böyle olunca anlıyor ve onunla yani insanların adlandırdığınca Tanrı ile  aramızdaki iletişimin çökertildiğine inanıyoruz. 
Aydınlanıyor ve şöyle diyoruz birden: “Herkes yanlış numarayı çeviriyor !” Tanrı uzakta değil, Tanrı birilerinin değil, Tanrı herkesin. Ancak bu gezegende ki umut tacirleri insanları bölmeyi ve koyun sürüsü gibi yönetmeyi öylesine becermişlerdi ki kimse doğru numarayı çeviremiyor, çevirmelerine izin vermiyorlardı. Hatta kimse doğru numarayı aramıyordu bile. Bir yanlış numara yetmişti insanların sorgulamasına.. Tabi ki umut tacirlerinin dikkatini çekiyoruz. Çapraz sorguya alıyor mahalleler bizi.
Tüm mesele basit ancak etkili soruyu sorabilmekti galiba ki soruyoruz yüzlerine “Hangi Tanrı`ya inanacağız ?” Çünkü O hangi dinin Tanrı 'sı değil. Her yerde ve her zamanda olan tek Tanrı. Ne var ki arayışımız içinde gördük ki bu gezegende iki Tanrı var.. Biri bizleri yaratan diğeri ise bizlerin yarattığı Tanrı!. Bizleri yaratan Tanrı`nın korunmaya ihtiyacı yoktu; süte, yemeğe, paraya, tapınağa, çaputlara, suya ihtiyacı yoktu. Tam tersine onu korumaya çalışanlar yalnızca bölünüyor sonra da yok oluyorlardı, yok ediyorlardı.. Yaratılan Tanrı ise yardıma muhtaç, riyakar, yalancı ve korkunç bir Tanrı idi. Ve bu Tanrı(lar) insanları bölmekten başka bir işe yaramıyordu.  Bu farklılık da insanların ölmesine neden olan en tehlikeli yanlış numaraydı aslında.
Hiç kimse bir dine mensup olduğuna dair işaretlerle bu gezegene gelmiyordu. Bunu herkes sonradan seçmişti. Ve veya buna maruz bırakılmıştı. İnsanoğlu bir paradoks gibi evvelden beri buna takılıp kalmıştı..

İşte PK en temiz en saf halimiz aslında. Bagajımızdaki yükleri boşaltmadan göremiyor veya bulamıyoruz. İçimizdeki Tanrıyı.



1899

1899
Dizi
Almanya / 2022

”Beyin göklerden daha uçsuz bucaksızdır. Yan yana koyacak olsak, biri diğerini kolayca içine alır, hatta bir de seni. Beyin, denizlerden daha derindir. İki maviliği karşılaştırsak, biri diğerini içine çekebilir. Süngerin çektiği bir kova su gibi.”

1899 felsefefi bir anafor. Gerçeklerden bihaber olduğumuzu, sadece görmek istediklerimizi gördüğümüzü ve zihnimizin kısıtlamalarına hapsolduğumuzu yüzümüze haykıran bir mesaj. Yapmamız gerekenin; bakış açımızı değiştirmemiz gerektiği reçetesini veren bir imla.

Ne ki Platon’un Mağara Alegorisinden bahsederken Daniel durumu Maura’ya ve veya bize şöyle tasdikler: ”Duvara yansıyan gölgeleri izleyip gerçek olduklarını düşünüyorsun, ama geriye dönüp baksan, o gölgeleri yaratan şeyleri, asıl gerçek olan şeyleri göreceksin. Unuttun. Neyin gerçek olduğunu unuttun. Hatırlamak zorundasın. Uyanmak zorundasın, yoksa uğrunda uyanacak bir şey kalmayacak ve bilincin sonsuza dek buraya hapsolacak.” 

1899 bu mülahazaların eşliğinde tahmin edileceği üzere metaforlarla dolu bir toprak, ayağı yere basmayan. Zira finalini aşağıdaki bir yığın soruyu kucağımıza bırakarak yapıyor !
Tanrı gerçekliğimizin yaratıcısı değil mi? O halde gerçek olan dünya, Tanrı’nın yaşadığı dünyadır. Biz de onun oyuncak evindeyiz. Hem Tanrı’yı kim yarattı? Bu sonsuza kadar uzayıp gitmiyor mu? Burası da bir anlamda oyuncak bir ev.

Bunun nedeni; duygusal olmaları mı, yoksa kader denilen şeyin insanın yakasını bırakmaması mı? Zayıf olan duygularına yenilen insanlık mı, yoksa ne yaparsan yap aynı sonu yaşamaya mahkum olan bir yaşam döngüsü mü? İnsanı insan yapan duygularından arınmak, insanlığın sonunu da değiştirebilir mi? Duygular varlığıyla insanları güçlü mü yapıyor, yoksa sadece zihni bulandıran düşüncelerden ibaret mi?

1899 içimizdeki kırıklara ayna tutan bir dizi. Yapışmaya veya yapı(la)ştırmaya davet eden belki de hapseden bir manifesto.

Hush! Girls Don't Scream


Şşşş kızlar çığlık atmaz !

Yönetmen: Pouran Derakhshandeh
Senaryo: Pouran Derakhshandeh
Yapımcı: Pouran Derakhshandeh
Yapım Yılı: 2013
Yapım Yeri: İran

"Ben hiç birşeyi savunmak istemiyorum.Neyi savunayım yürüyen bir cesedi mi? Ben öldüm, 8 yaşındayken öldüm.Ama hiç kimse katilimi aramadı."  repliği aslında filmin özeti..

Bir kadının kapalı toplumlarda ki çığlığının atılma(ma)sı gerektiği üzerine inşa değil dikte edilen yaşan(ma)mışlığa şahitlik ediyoruz. Bu bir yerde kadının değil coğrafyanın tacize uğradığının ifşası. Veya sosyolojisinin iflası. Hüsn-ü zan zaviyesinden ise itirafı. 

Katli vacip(!) olan bedenlerin dilce konuşamamsı. Konuşlanamaması dünyanın en kadim yerlerinde ! Bu film yaraya parmak pasıyor merhem değil. Derman olur mu bilinmez lakin beynelmilel bir mektup. Okumasını bilene..

16 Nisan 2023 Pazar

INCENDIES "İçimdeki Yangın"

INCENDIES
İçimdeki Yangın
2010
Kanada / Fransa 
Arapça-Fransızca
9/10


Kalanların yeni bir hayata doğması için gider bazıları.. Ne ki gideceğimiz yeri umursarken yolu kaçırırız çoğu kez. Ve iz bırakır yol içimize.

Bir vasiyetin içimizdeki yangına konum attığı yaşanmışlıkların izdüşümündeyiz. 'Çocukluk, insanın boğazına oturan yumru gibidir. Kolay kolay yutulmaz." der  çocuklarını yalnız bırakmış; tuhaf, sessiz ve yorgun bir anne olan Nawal Marwan. Sonra bizi içindeki o izlere basmadan yola davet eder veya içimizdeki izlere.

Hikaye, bırakır bizi coğrafyanın yüksek sesle fısıldadığı soruların ortasına. Veya açıldıkça cevaplanan her sorunun yerine daha büyüğünü koyarak finale kadar giden, giderken de nefreti ve aşkı örseleyen trajik bir sarmalın ortasında bırakır. Ve 1+1 in 1 ettiği, tutunduğumuzun dal değil tutsaklıklarımız olduğunu haykırır yüzümüze 72 numaradaki mahküm. 

Bu film doğru şıkkı bilmenin onu seçmeye yetmediğinin itirafıdır bir yerde. Ateşini kendi halinde bırakmayan ve ferinden sorumlu olanın itirafı.. Kâh aşk ile yazılan bir mektup kah acı ile yazılan bir mezar taşının itirazı belki de ?


11 Nisan 2023 Salı

HUNTERS


HUNTERS
Dizi
2020-2023
Dram/Gerilim
ABD

Hunters, kendi adaletlerini sağlamaya çalışan bir grup Nazi avcısının hikayesini konu ediyor. 1977 yılında New York City’de yaşayan bir grup insan, yüzlerce yüksek rütbeli Nazi’nin toplumun içinde yaşadığını keşfeder. Grup, Nazilerin ABD’de Fourth Reich’ı kurma planları yaptığını öğrenince, vakit kaybetmeden harekete geçmeye karar verir. Nazi avcıları, bu kanlı planı durdurmak için zorlu bir mücadeleye atılır.

Auschwitz’den sağ kurtulan bir Yahudi olan Offerman zengin bir iş adamıdır. Offerman savaştan sonra kaçan Nazi’lerin yıllardır Amerika’da olduğunu öğrenir ve bunun için bir şeyler yapmanın gerekliliğini görür artık ikinci bir Holokost’u istemeyen Offerman bu uğurda her şeyi yapmaya hazırdır. Buna tüm Nazi’leri avlamak da dahil.

‘Hunters’da geçen bazı olaylar gerçeğe dayanıyor.  O zamanlar gerçekten Amerika'da bir avuç Yahudi Nazi avcısı vardı. Dizide Judd Hirsch tarafından canlandırılan, tanınmış Nazi avcısı Simon Wiesenthal; önde gelen Nazi savaş suçlularının adalet önüne çıkarılmasına yardım etmişti.

Dizinin ikinci sezonu, üç yıl sonra, geçtiğimiz günlerde yayına girdi. Ancak yeni sezonun hikayesi bizzat Hitler’i avlamakla ilgili…

İlk sezonun finalinde, Hitler ve Eva Braun'un mutlu bir şekilde hayatta oldukları ve Arjantin'de saklandıkları ortaya çıktığı için işlerin ciddi şekilde raydan çıkmak üzere olduğu ima edilmişti. Dizi, Nazi liderinin 1945'te Berlin'deki sığınağından sözde kaçışıyla ilgili onlarca yıllık asılsız komplo teorilerini doğrular nitelikte.

İkinci sezonda, dağılan Avcılar, 1979'da, gerçek hayattaki birçok Nazinin saklandığı yer olan Arjantin'e giden Hitler'in izini sürmek için yeniden bir araya geliyor. Bu arada, 1975'e geri dönüşlerde, Pacino'nun aslında ‘Nazi kasabı’ olan ancak bunu gizlemeyi başaran Al Pacino’nun karakteri, ABD'de başarılı bir Yahudi iş adamı ve hayırsever kılığına girerken izlerini örtmeye çalışıyor.

Yahudi olduğu için sistematik olarak öldürülen milyonlarca insanın gözünden anlatılan bir dizi bu. Propaganda ise evet propaganda. İnsanlığa hemen ardında bıraktığı geçmişini anlatan bir propaganda hem de. Irkçılığın yeniden yükselişte olduğu bir zamanda izlemek ironik olduğu kadar önüne geçilmediği takdirde bazı şeylerin tekrar tekrar ortaya çıkabileceğinin de bizlere göstergesi olan bu kompozisyon izlenmeli. 

Hand of God

Hand of God
Dizi
2014-2017
ABD
Polisiye/Dram


Hand of God yozlaşmış bir hakim olan Pernell Harris'in, inançları ve adalet duygusu arasında sıkışıp kalmış hayatını anlatıyor..
Kendisi saygıdeğer bir yargıç. İşinde oldukça iyi. Ancak oğlunun başına gelenlerden sonra psikolojisi oldukça bozuluyor ve sonunda Hand of God Şapeli‘nde yeniden vaftiz ediliyor. Bu vaftizle birlikte yeniden doğduğuna ve kendisinin adaleti sağlamak için Tanrı tarafından görevlendirildiğine inandırılıyor. Öyle bir noktaya geliyor ki, Tanrı’nın kendisi ile komada yatan oğlu PJ aracılığıyla konuştuğuna inanıyor. Artık tek bir amacı vardır. Oğluna verdiği sözü tutmak. Bunu yaparken de adaleti kendi çıkarları ve kuralları doğrultusunda kullanmaktan de çekinmiyor. Yani kendi fetvasını kendi veren Pernell Harris sadece bir imge.  Ne ki bu adamdan her ülkede çokça var. 
Her mahallede !

TALES FROM LOOP

DÖNGÜ
Dizi
Bilim Kurgu
2020
ABD

Tales From the Loop, evrenin sırrını keşfetmek ve saklı kalmış gerçekleri ortaya çıkarmak için geliştirilen bir makinenin üzerine kurulan kasabanın ve kasabada yaşayan insanların hikayesini konu ediyor. 
Loop’tan yani Döngü den sızan tüm o teknolojiye rağmen şehrin dışında bir kasabada olduğumuzu hissediyoruz. Gökyüzü masmavi ve ağaçlar yemyeşil… 
Görsellik konusunda geçmiş ve gelecek arasındaki denge çok iyi kurulmuş. İkisinden biri ağır basmadığı gibi ikisinin birlikte bulunması homojen şekilde işlenmiş.
Dark vari bir kompozisyonun içinde buluyorsunuz kendinizi Döngü de. Şimdiki zamanda gelecekteki kendimizde kaybediyor, geçmiş zamanda buluyoruz kendimizi. Yani Loop devam ediyor.. Makina kasabanın değil bizim ortamızda. Hikayenin figürleri değişse de yüklemi tekrar be tekrar dönüyor bu sahnede.



SPLIT

Parçalanmış 
2016
Gerilim
ABD
James McAvoy 23 (hatta 24) karakteri bu kadar parça parça oynayan adam. Karakter geçişleri büyüleyici.. Doktoru ile arasındaki diyaloglar yüksek zeka ve takip istiyor, çok güzel. Diğer oyunculardan da Anya filmi hissederek ve veya hissettirerek oynamış. Finalde ki sürprizler çok etkileyici. Son karakterin ortaya çıkışı beklenmedik ! 
Beyin & İrade gücü bu tip bir fizyolojik değişim yapabilir mi ? Bilimsel ve tıbbi yönden bu mümkün mü ? Mantık terazisinde oturmayan sorular sorunlar... Ucu açık final devam filmi olacağını gösteriyor. Psikolojik gerilime ermek isteyenlere parçalanmış bir muhasebe.

10 Nisan 2023 Pazartesi

GODLESS


2017
Western 
Dizi
ABD
Godless, çekim teknikleriyle, kostümleriyle, dekoruyla modern Western türünün eşsiz bir örneği. Vahşi batı hasreti çekenleri aşırı tatmin edecek bir yapım. Konu olarak Western türünden biraz farklılaşıyor. Soluk benizli, kızılderili, siyah adam gibi temalardansa dönemin acımasızlığını konu ediniyor. Bazen diziyi bir sanat filmi havasına büründüren sahnelerle karşılaşıyorsunuz, bazen aksiyon bir an bile dinmiyor. Dinamiği ve matematiği ile alışılmışın dışında bir western dizi. 

2018 Primetime Emmy En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü
2018 Primetime Emmy En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü

The Voyeurs


2021
Gerilim
116 dk.
ABD
“The Voyeurs”, +18 kategorisinde sınıflandırılan "erotik" bir gerilim.

Düşünmeden yapılan seçimler, başkalarının hayatını kendi hayatının merkezi haline getirmek, huzurlu bir hayatı mahvetmek ve saplantının getirmiş olduğu olumsuzlukların sonucunda oluşan intikam... Entrikalarla dolu bir hayatın gölgesinde kalan bir çiftin karşı komşularının özel hayatlarını dikizlemesi ile başlayan bir trajik hikayesi..

Seyredilen, yaşanan hiçbir şeyin aslında göründüğü gibi olmadığını anlayacağınız pek çok "ters köşe" ile "sürpriz bir finali de" bünyesinde barındıran sert bir yapım.

Messiah


Mesih 
2020
Dizi
Messiah dizisi genel itibarıyla son yılların en iyi dizilerinden birisi olmayı başarmış gözüküyor.
Dizi işleyişi, senaryosu ve anlattığı konusu itibarıyla son yılların en gizemli ve dikkat çekici yapımlarından biri gibi.. Yakın gelecekte gerçekten bir Mehdi’nin geleceğine inanan insanları kolayca etkisi altına almayı başaran dizi, insanlığın kurtuluşunun da bu kişiye bağlı olduğunu düşünmektedirler.
Dünyadaki siyasi karışıklıkları ve sosyo-politik olayları ele alan dizi “Mehdi” inancı olanları merakla ekran başına toplarken bir takım dinciler ise dizinin dini ve insanları yanlış yönlendirdiğini düşünerek yayından kalkmasını istemektedir. Ancak dizinin tamamen bir kurgudan ibaret olduğu gerçeğini ve veya bir kısmın talebini de göz ardı etmemek gerekiyor.!

"gerçeği ararken konforu bulabilirsin ama konforu ararsan gerçeği asla bulamazsın." 
Messiah 




Deliler Balosu


Deliler Balosu
The Mad Women’s Ball
Le Bal Des Folles. 
2021
120 dk.
Fransa
Dram / Gerilim 
Film 19. yüzyılın sonlarında Paris’te izleyicileri toplumsal normlarına ayak uydurmayı reddeden ve fazla asi bulunan kadınların deli olarak yaftalanarak hastanelere kapatıldığı bir döneme götürüyor. Victoria Mas’in ödüllü romanından uyarlanan film, birçok kadının uydurma ruh sağlığı hastalıklarıyla kapatıldığı Salpêtrière hastanesinde geçiyor. Ölen insanların ruhları ile konuşabilen bir kızın babası tarafından hastaneye terkedilişini ve 1885 yılı Fransa sındaki kadının nasıl geri planda bırakıldığını, kılık kıyafetine, oturuşuna nasıl karışıldığını konu alıyor. 
Empatik yolcuğa sevk eden güçlü bir yapım. Metafiziğin ikrarı ve itirafı. Salt somutun iflası.
İzlenmeli...

29 Mart 2023 Çarşamba

The Crown

The Crown
İnsanın bitip tükenmek bilmeyen talepleri, ihitirasları ve monarşik erkinin aslında fıtratına muhalif olduğunun tescili. Ne ki saraylarda da yaşasan bir gün Philip gibi;  " Biz burada birer mahkümuz aslında. Baksana onlar gibi bir hayat sürüyoruz.."  Charles gibi "Sivil olsa idik her birimiz ahlak polisi tarafından tutuklanır ve hapse mahkûm olurduk " diyecek kadar samimi itiraflar ve daha nicesi. The Crown bu bağlamda sıkı bir itiraz aslında. Rejimin fıtri dengeye müdahil olduğunun teşhiri de diyebiliriz. Ne ki yıllar sonra Elizabeth in ağlama istidatını kaybetmesi bunun delilidir. Hem halkın içinden çıkan, aristokrat olmayan Diana ya olan teveccühü ve kraliyet ailesinin bunu aşikar kıskanması da öyle.
The Crown aynı zamanda bir kültür fırtınasıdır. Bu tayfuna ancak teşne olanların dayanabileceğinin tasdiği. Avamın her ne kadar eğitim alsa da ne bu kültürü anlayabileceği ne de temsil edebileceğini söyler izleyene. Soylu olunamayacağını zinhar doğulabileceğini an be an idrak etmemizi dillendirir. Kah Elizabeth in eğitim ünlemi kah Philip in nefsi hezeyanı alt yazısıdır bunun. Talepler ve dirençler çatışması ancak bu kültür çatısına vakıf olanları muhafaza eder. Bireyselleşme ve toplumsallaşma çelişkisinin tercümesidir The Crown. Yani taç. Bencilliğe haklı bir övgü. Muhitin içinden gelmeyenlerin bunun içinden çıkamayacağı haklı bir sonsöz.
The Crown okul bahçesidir. Taht sahiplerinin gölgelerinden korkup mızıkçılık yaptıkları ve duvarlarda asılı portreleri bulunan okul müdürlerine bir diğerlerini şikayet ettikleri bir bahçe. İçeriyi dışarıya açmak için atılan her adımda daha da çürüyen ve kapanan ezoterik bir bahçe. Kokusunun olduğu ama çimlerinin olmadığı.
The Crown bağlılığın insanlığı unutturduğu bir us tutulmasıdır. İnsana değil ihsana hürmeti talep ettiği için. Herkesin belki de kendinden bir şeyler bulabileceği küstah bir dışavurum.